Ailenin itibarı

Başkaları ne düşünür? Bu ifade onların DNA'sının bir parçası. Yasmin Maatouk Avusturyalı ve feminist, Kıpti ailesi için her şeyden önce "namuslu bir kadın". Bize sadece ailesine değil başkalarına da utanç getirmemek için, neden katı kurallara uymak zorunda olduğunu, anlatıyor.

© Ūla Šveikauskaitė
© Ūla Šveikauskaitė

Bir Avusturyalı ve Mısır asıllı bir anne babanın kızı olarak, iki kültür arasındaki farklılıkları erkenden tanıdım. Benim için en belirgin fark ailenin önemi. Beni Avusturya değerlerinden ayıran dört Arap duvarımın içinde, bebekliğimden itibaren ailenin her şey olduğu öğretilmişti. Ve ben, kız, kadın, kız çocuğu olarak hayata dair fikirlerimi ve beklentilerimi en arka sıraya koymalıydım. Böyle bir sıralamanın herhangi bir anlamı var mı tartışılır tabi. Bireysel dilekler mi? Bizde böyle şeylere yer yok, bu sadece Avusturyalılar için geçerli.

Her şeyden önce, kız olmak beraberinde bazı sorumluluklar getirir. Evin büyük kızı olmasam da ev, mutfak ve çamaşır işleriyle ilgilenecek kadar bana da yetecek kadar iş var. İşim bittiğinde ise o meşhur ailevi "kâğıt işleri" beni bekler. Avusturya'da 13 yıldır yaşlı bakıcısı olarak çalışan, ancak Almancası devlet kurumlarının anlaması zor dili için maalesef yeterli olmayan annemin e-postalarına bakıyorum. Ve tabii ki dokuz yaşındaki erkek kardeşimin evde eğitimine eşlik eden de benim. Bu aile içi işler enerji tüketiyor ve çoğu zaman ders çalışmamı engelliyor, ancak bundan şikayetçi değilim çünkü yapılması gereken önemli şeyler. Beni rahatsız eden başka bir şey. Avusturyalı dünya görüşüme göre varoluşsal olmayan bir şey: Kıpti aile ilişkileri.

 

KIPTİ AİLE İLİŞKİLERİ

Neden her yerde olmak zorundayım? Neden haftada üç kez Viyana’da yaşayan Kıptilerin etkinliklerine katılmak zorundayım, neden bu etkinlikler için seçtiğim kıyafetim için küçük bir çocuk gibi annemin onayını almak zorundayım? Ve ablamın nişanlısının ailesini bizde ağırlarken neden - evet, yavaş okuyun - her seferinde ben kahve servis etmek zorundayım? Aslında üniversitede görüşmelerim olmasına rağmen. Ama sonra annem omuzlarını silkiyor: Her şeyi iptal etmek tek çare çünkü öncelik her zaman ailenin! 

Onlar için durum şu: Tüm aile faaliyetlerine katılmayan bir kız çocuğunun olması tüm aileye kötü bir ışık tutabilir. Nede olsa insanlar "Kızınız için aileden daha önemli ne olabilir?" sorusunu sorabilir. Bu tarz soruların ilk etapta ortaya çıkmaması, kızın namusu sorgulanmaması ve ailemizin onuru zedelenmemesi için: Yasmin, orada ol! Kendi “isteklerim” bu durumda önemsiz kalıyor ve burada arkadaşlarımla yürüyüşlerden değil, doktor randevularından ve hatta sınavlarımdan bahsediyorum. Bu endişeleri Avusturyalı arkadaşlarıma anlattığımda hep aynı cümleyi işitiyorum: "Yapmasana!" Keşke bu kadar kolay olsaydı. Günlük hayatımda sahip olduğum sorumluluklar, Arap pazarlarından alışkın olunanın aksine pazarlığa açık değil. Ve aile itibarı çocukluğumdan beri benim için önemsiz olsa da, ailem için ne kadar önemli olduğunun hep farkındaydım. "Ailenin itibarı" doğuştan içimde olan bir şey.
"Başkaları bizim hakkımızda ne düşünecek?" bu annemin en sevdiği cümle. Son zamanlarda ise bu insanlar çok özeller: kız kardeşimin nişanlısının sayısız akrabaları. Kız kardeşimin bir Kıpti erkek ile birlikte olması ise işleri kolaylaştırmıyor. Bu benim haftada iki kez evde kahve uzmanı olduğum ve ziyareti güzel sohbetle ağırlamak durumunda kaldığım anlamına gelmiyor. Hayır, bu buluşmaların dışındaki davranışlarıma da öncekinden daha da dikkat etmem gerektiği anlamına geliyor. Çünkü uzun zamandır bilinen ‘ailem ne derdi’ sorusuna, şimdi bir de meta düzeyde: "Onun ailesi ne der?" eklendi. Kız kardeşimin nişanlısının ailesi ne der yani. Karmaşık mı? Dünyama hoş geldin. Çünkü Arap mantığına göre ailesinin itibarını zedeleyebilirim.
 
"Namuslu kadınlar" randevulara çıkmaz
Kız olmam, yani kadın olmam doğal olarak burada kilit rol oynuyor. Toplumumuzda bazı davranışlar bir "hanımefendiye" yakıştırılmıyor, bu yüzden doğrudan beni hedef alan bazı kısıtlamalar var. Geceyi bir arkadaşımda geçirmek istersem, "Sen bir erkek değilsin ki geceyi başka bir yerde geçirebilesin" cevabını alıyorum. Avusturya yasalarına göre 19 yaşımdan itibaren yetişkin bir birey olsam da Arap yasalarına göre ben her şeyden önce "namuslu bir kadınım". Ve namuslu bir kadın randevulara çıkmaz. Ancak yine de yirmili yaşlarımın ortalarında parmağımda bir yüzük olması bekleniyor. Cevabı olmayan soru ise: Peki kocamı nasıl bulacağım? Yıl 2021 ve bir salgın günlük hayatımızı şekillendiriyor. Kulüpler ve barlar zaten namuslu kadınlar için değil. Üniversite bile birbirini tanıma fırsatı sunmuyor. Allah korusun, Kıpti bir kadının Tinder gibi bir flört uygulaması kullandığı bile düşünülemez. Aslında bütün erkek Kıptilerin "namuslu adamlar" olarak Tinder gibi uygulamalar kullanmadıklarını düşünürsek, kadınların yakalanmayacaklarını düşünebiliriz. Ama uygulamaya bir göz atıldığında, erkek Kıptilerin yazılı olmayan Tinder tabusundan muaf oldukları ortaya çıkıyor. Bazı arkadaşlarım yine de Tinder'ı kullanıyorlar ancak kural her zaman şu: "Bir Kıpti veya hayatında bir Kıpti tanıyan birinle görüşmeyin hatta görmeyin bile." Eğer birisi sizi yaklaşan bir düğün olmadan bir erkekle el ele tutuşurken görürse, bu kesinlikle bir felaket ve utanç verici olur. Eğer teorik olarak bir flört uygulaması kullanacak olsaydım, kesinlikle olaylar şu şekilde gelişirdi: Kıpti topluluğu içinde kısa sürede dedikodular yayılmaya başlar, söylentiler ortaya çıkar ve "aile puanlamamızdan" bir yıldız düşülürdü. Hepsinden kötüsü, ailemin, kız kardeşimin, nişanlısının ve ailesinin itibarı zarar görürdü. Çünkü hesaplama külfetli olduğu kadar basit de: Benim açımdan prestij ailem için prestij anlamına geliyor. Benim açımdan utanç, tüm ailem için utanç demektir. Almancaya kolayca çevrilemeyen en önemli fark budur. Aile itibarı, pozitif bir görünüm ve olabildiğince az söylentilere sebep vermekten çok daha fazlasıdır. Toplum içinde kişilerarası ilişkileri ve saygıyı sürdürmekle ilgilidir. Yaptığım her şey, topluluktaki binlerce göz tarafından izleniyor ve tüm aileme yansıtılıyor.
 
Bence Arap toplumunda modern bir kadın olmaya çalışmanın en kötü yanı: korku. Randevularda olsun, el ele tutuşurken veya başka bir toplumsal kural ihlalinde. Çünkü değerlerimden ne kadar emin olsam da aile itibarı ile ilgili sorumluluklarım her zaman ön planda kalıyor.

Anmelden & Mitreden

2 + 3 =
Bitte löse die Rechnung